30 Aralık 2010 Perşembe

Vazektomi nedir?

Vazektomi 

(erkeğe uygulanan cerrahi sterilizasyon) erkekte sperm hücrelerinin testislerden depolandıkları bölgelere geçişinin cerrahi yöntemlerle kalıcı olarak bozulması işlemidir.

Bu işlem sonrasında ejakülasyon esnasında boşalan sıvının dış görünüşünde hiç bir değişiklik olmaz, ancak sıvıda sperm hücreleri olmadığından gebelik oluşmaz.

Bu yöntemle sperm “kanallarında” ciddi hasar oluştuğundan tüplerin eski haline getirilmesi çok zordur.

Erkek üreme sisteminin ana organı olan testislerin temel görevi gebelik için gerekli olan spermlerin üretilmesidir. Üretilen spermler vas deferens adı verilen kanallar tarafından taşınarak penis ucuna açılan ürethraya kadar ulaşır. Bu yolculuk sırasında prostat bezinden salgılanan sıvı içine karışarak orgazm sırasında penis dışına atılır. Orgazm sırasında erkekten boşalan sıvı testisler tarafından değil prostat bezi tarafından üretilir.
Spermin üretim yeri olan testislerden üretraya kadar taşınmasının önünde bulunan bir engel menide hiç sperm bulunmaması yani azospermi ile sonuçlanır. Obstrüktif yani tıkanma nedenli azospermi olarak adlandırılan bu durum erkek kısırlığının nedenlerinden birisidir ve tedavisi cerrahi olarak sperm aramayı takiben mikroenjeksiyondur. Bu tıkanıklığın istenmeyen gebelikleri engellemek amacıyla bilinçli olarak cerrahi yöntemler ile yapılması ise vazektomi olarak adlandırılır.
Erkekte tüplerin bağlanması olarak tanımlanan bu işlem geri dönüşümsüz bir doğum kontrol yöntemi olarak kabul edilir.

KİMLER İÇİN UYGUNDUR?
Günümüzde her yıl sadece Amerika Birleşik Devletlerinde yarım milyondan fazla erkek istenmeyen gebeliklerden korunmak için vazektomiyi tercih etmektedir. Tüm dünyada ise bugüne kadar yapılan toplam vazektomi sayısının 30 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Vazektominin önünde tıbbi bir engel olmamakla birlikte bazı bireyler bu işlem için daha uygun adaylardır.
- Ailesini tamamlamış, diğer doğum kontrol yöntemlerini gözden geçirmiş ve daha uygun bir yönteme karar verememiş çiftler
- Düzenli ve stabil bir ilişkisi olan ve kadın yaşının doğurganlığın sonlarına yaklaştığı çiftler
- İleride çocuk sahibi olmak istemediğinden emin olan orta yaşlı bekar/dul erkekler
- İstenmeyen gebeliklerden korunmada sorumluluk almak isteyen erkekler
İleride çocuk sahibi olma konusunda kesin kararını verememiş veya evliliği konusunda şüpheleri olan ve olası bir boşanma ve yeniden evlenme durumunda tekrar çocuk sahibi olma olasılığı olan erkekler diğer doğum kontrol yöntemlerinden birini tercih etmelidir.

AVANTAJLARI
Kalıcı ve ömür boyu süren bir doğum kontrol yöntemi olması en önemli avantajıdır. Ayrıca hamilelik korkusu olmadığından cinsellik daha keyifli ve verimli yaşanabilir.
İşlem sırasında bağlanan vas deferenslerin meni sıvısı üretimi ile hiçbir ilgisi olmadığından işlem sonrası erkeğin meni miktarı ve görünüşünde hiçbir değişiklik olmaz. Sperm ve hormon üretimi değişikliğe uğramadan devam ettiğinden cinsel istek, güç ve aktivitede herhangi bir değişiklik ortaya çıkmaz. Üretilen spermler vücut tarafından emilerek yok edilir.

DEZAVANTAJLARI
Kalıcı bir yöntemdir. İleride yeniden çocuk sahibi olmak istendiğinde kanalların ameliyat ile yeniden açılması her zaman başarılı olmayabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi sperm arama ve mikroenjeksiyon uygulanması gerekir.

ETKİNLİĞİ

Vazektominin etkinliği teorik olarak %100 olmakla birlikte teorikte bu oran biraz daha düşüktür. Sperm hücresinin üretilmesi ile meniden dışarı atılması yaklaşık 72 gün alır. Bu nedenle vazektomi sonrası koruyuculuk hemen başlamaz. Koruyuculuğun tam olduğu yani menide sperm sayısının sıfıra düştüğü arka arkaya yapılan 2 sperm analizinde gösterilmelidir. İlk sperm tetkiki için genelde 16-18 hafta içinde 20 defa boşalma olması beklenmelidir. Çok nadir olarak spermin menide sıfırlanması daha yavaş olabilir ve 3-4 yıl kadar gerektirebilir. Bazı çok nadir durumlarda ise bağlanan ve kesilen kanallar yeniden birleşebilir ve üretilen sperm menide görülebilir.

İŞLEM NASIL YAPILIR?
Vezektomi işlemi lokal anestezi altında ve muayenehane şartlarında üroloji uzmanları tarafından yapılır. Oldukça kolay ve güvenli bir işlemdir. Testisler erkek vücudu dışında skrotum adı verilen torbaların içinde bulunur. Lokal anestezi yapılmasını takiben skrotum derisi üzerinde küçük bir kesi yapılarak vas deferensler bulunur, cilt dışına alınıp bağlandıktan sonra kısa bir parça kesilir ve kalan uçlar koter ile yakılarak tahrip edilir. İşlem yaklaşık 30 dakika sürer ve hastanede yatmayı ya da istirahati gerektirmez. Takip eden dönemde ağızdan ağrıkesici almayı gerektirecek şiddette ağrı olabilir.

RİSKLER VE KOMPLİKASYONLAR
Her cerrahi işlemde olduğu gibi vazektomi de bir takım komplikasyonların görülme riski vardır:
- Alerjik reaksiyon: Kullanılan anestezik ajana karşı alerji ve bunun sonucunda geçici bir kaşıntı olabilir.
- Kanama: İşlem sonrası kanama ve ödem olabilir. Skrotum mor ve şiş görünebilir. Bu durum geçici olup 4-5 gün içinde kendiliğinden kaybolur.
- Orşialji (kronik ağrı): Nadiren işlem sonrası biriken sıvı ve sperme bağlı olarak testislerde ağrı olabilir. Bu durum 6 ay içinde kendiliğinden kaybolur
- Hematom: Skrotum içine olan kanama durmaz ise kan pıhtılaşarak bir kitle oluşturabilir. Nadiren bu hematomun ikinci bir cerrahi işlem ile boşaltılması gerekebilir.
- Enfeksiyon: Nadiren antibiyotik tedavisi gerektiren enfeksiyonlar gelişebilir.
- Ağrı: İlk 24 saatten sonra ağrı kesici almayı gerektirecek şiddette ağrı nadiren görülür
- Cinsel isteksizlik ve güçlük: Çok nadiren görülen bu durum fiziksel değil psikolojiktir.

Geçmişte vazektomi sonrası prostat kanseri görülme riskinde hafif bir artış olabileceği ileri sürülürken en son yapılan çalışmalar vazektomi ile prostat kanseri arasında bir ilişki olmadığını göstermektedir .
UYARILAR
İleride çocuk isteği oluşması ihtimalini çok iyi gözden geçirin. Eşinizin de mutlaka onayını alın. Operasyon sonrasında koruyuculuk hemen başlamaz. Sperm incelemesinde azospermi oluşana kadar dek bir korunma yöntemi uygulamak gerekir.
Vazektomi sonrasında yeniden çocuk sahibi olma arzusunun ortaya çıkması:
Bu zor bir durumdur. İleri derecede hasar görmüş kanalları tekrar geçirgen hale getirme operasyonları başarı oranları değişen operasyonlardır. Başarı sağlanamazsa ve çocuk arzusu devam ederse testisten aspirasyon yoluyla sperm toplama yöntemlerine başvurmak gerekebilir.

Anareksia Nevroza

Genel olarak 12-18 yaşları arasında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile belirlenen bir bozukluktur. Toplumda ortaya çıkma sıklığı bilinmemekle birlikte eskiden sanıldığı gibi çok ender rastlanan bir rahatsızlık değildir. Anoreksia Nervozalı bireylerin yaklaşık %95' i kadındır. Ve bir kişinin kız kardeşinde bu tür bir bozukluk varsa o kişide aynı hastalık riski belirgin oranda artmaktadır. Bozukluk daha üst sosyoekonomik sınıflarda daha sıktır.

En temel belirti aşırı kilo alma korkusudur. Bu durum kişinin yiyecek konusunda neredeyse fobik olacak noktaya dek varmasına neden olabilir. Şişmanlama korkusunun yanı sıra beden imgesinde de bozulma vardır. Buna bağlı olarak bu kişiler çok zayıf ve ince olsalar bile kendilerini şişman bulabilirler. Vücut ağırlığını kontrol altında tutabilmek için iki yolu kullanırlar: Kişilerin bir bölümü yiyecek alımını ileri derecede kısıtlarlar. Zaten aldıkları çok az yiyeceğin de çok az kalorili yiyecekler olmasına dikkat ederler. Bu kişiler buna rağmen ağır egzersizler de yaparlar. Diğer gruptaki kişilerde yiyecek alımının ileri derecede azaldığı açlık dönemleri ile aşırı yeme dönemlerinin birbirini izlediği gözlenir. Bu gruptaki kişiler, aşırı yemeden sonra şişmanlayacakları korkusuyla boğazlarına parmaklarını bastırarak kusarlar. Sık sık bunu yapan kişilerin el sırtında deri sertleşmesi olabilir. Sık kusan kişilerde mide asidinin etkisiyle dişlerde bozukluklar, çürümeler olur.

Bu kişilerin yeme davranışlarında ve yiyeceklerle olan ilişkilerinde gariplikler gözlenebilir. Yiyecekleri saklayabilir, yemek yapmak için mutfakta saatlerce uğraşabilirler.

Anoreksia Nervoza' nın nedenleri günümüzde kesin olarak bilinmemektedir. Hastalığın oluşumu psikolojik, sosyolojik ve biyolojik olmak üzere üç boyutta ele alınabilir. Hastalığın ergenlikte ortaya çıktığı; bu dönemin cinsel ve sosyal çatışmalarla yüklü oluşu dikkate alınacak olursa; cinsel ve sosyal çatışmalarla başa çıkma konusundaki yetersizliklerin yiyeceklerden fobik kaçınma şeklinde ortaya çıkması öne sürülebilir.

Aşağıdakilerin varlığı halinde bu rahatsızlıktan bahsedilmektedir. 


1-Bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun bulmayıp,kabul etmeme.

2-Yas ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma.

3-Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır. Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin ,olağandan çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama.

4-Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3 adet döneminin olmaması

Bu rahatsızlığın kısıtlı ( bu durum yaşanırken kişide bir anda "patlayıncaya dek" yeme ya da kendini kusmaya ya da lavman- idrar söktürücüler ile yediklerini çıkarma davranışının olmadığı) tip ya da bu sayılan davranışların olduğu tiksinircesine yeme/ çıkartma tipi olarak 2 şekli vardır.

Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir. Kimileri kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir, bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir. Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler. Başlangıç ta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için , kendileri üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri kısıtlamaya başlarlar. Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler. Kendileri gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartar
Tıkınırcasına yeme-çıkartma tipine ait grubun alkol-madde kötüye kullanımı, daha çok duygusal durumda dalgalanmalar ve cinsel aktivitelere sahip olup, dürtülerini kontrollerinin daha zor olduğu gözlenmiştir.

Kişiler kilo kayıplarını arttırmak için fiziksel egzersizler yapar ya da yorucu fiziksel uğraşılar içine girerler. Öyle ki kişi daha çok enerji harcayıp, kilo verebilmek için oturmayıp, ayakta durmayı yeğleyebilir ya da durduğu yerde el ve ayaklarını hareket ettirebilir. Kişinin toplumsal ilişkileri azalabilir. Sadece is, fiziksel egzersiz ve kilo düşünceleri ile ilgilidir. Bir deri bir kemik kalsa bile kilolu olduğu düşüncesindedir. Kişiler kendilerine listeler hazırlayarak kendilerine yasakladıkları yiyecekleri belirterek, bunları yemeyeceklerine yeminler ederler. Yarim kilo bile almaları onları zayıflıktan şişmanlığa geçtikleri seklinde düşündürür. Uzun sure bir konuya dikkatlerini veremezler . Kendilerine güvensizlik yoğun bir şekilde kendini hissettirmektedir. Gitgide sosyal çevrelerini kısıtlarlar.

Çocuk gelişiminin erken evrelerinde, anne-çocuk iletişiminde çocuğun kendi başına,özgür davranışları üzerine yapılan müdahalelerin önemine dikkat çekilmektedir.

Anoreksia başlangıcı sonrasında genellikle obsesif- kompulsif davranışlar başlayabilir. Özellikle temizlik saplantıları ( ev temizliğine yönelik aşırı aktiviteler gibi) ve ders çalışma ile ilgili saplantılara rastlanabilir. Cinsel gelişimlerinde sorun olduğu gibi , cinsel isteksizlik ve diğer cinsel sorunlar da beraberindedir.

Bu kişilerde hastalığın yol açtığı vücutsal değişimler: 


Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması, kanda kolesterol ve üre düzeylerinin artışı, karaciğer enzimlerinin yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen dediğimiz kadınlık hormonu ,erkeklerde testesteron denen erkeklik hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp atımında azalma ve düzensizlikler, beyin boşluklarının beyin dokusuna oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir.

Kimlerde görülmektedir: 

Bu rahatsızlık düzenli ve bol çeşitli yemek yeme olanaklarının olup, göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir. Hastaların % 90-95 i kadındır. Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır.

Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalara göre hastalığın yüz bin kişide 15-20 arasında görüldüğü saptanmıştır.

Rahatsızlığın oluşumunda etkili risk faktörleri: 


- Yaşanılan sosyo-kültürel çevrenin etkisi ile zayıflığın kesin güzellik ölçütü olması durumu yaygınlaştırmaktadır. Bazı mesleki alanlar ( hosteslik, modellik, dans ve müzikle uğraşanlarda) bu yüzden özellikle risk altındadır.

-Bu rahatsızlığı olanların ailelerinde depresyon, alkolizm, şişmanlık ve gene bir yeme bozukluğuna daha çok rastlanmaktadır. Bu kişilerin annelerinin daha çok diyet yapıp,yeme bozukluğunun olduğu, sürekli diyet yapma düşünceleri ile haşır nesir oldukları, kızlarının da diyetleri konusunda yoğun düşünceler içinde olabildikleri gözlenmiştir.

- Aile yapıları itibariyle, bağımsız hareket serbestisinin verilmediği ve aile işleyişi açısından yeterli keyif alınmayan doyum sağlanamayan ilişkilerin varlığı.

-Öncesinde var olan aşırı şişman beden yapısı

-Çocukluk cağı başlangıçlı diabet ( seker hastalığı) varlığı

- Geçmişte yaşanan cinsel, fiziksel tacizler.

Rahatsızlıktaki kişisel düşünce yapıları:

- Kişisel açıdan kendilerini yardıma muhtaç ama yardim edilemez görürler

- Kendi ve çevreleri üzerindeki denetimi kaybetme korkuları vardır.

- Aşırı bir şekilde başkalarının görüşlerine bağımlı olarak özgüvenlerini koruyabilen, onların yeterli ya da olumlu desteği olmadığında kendilerini bir hiç olarak görürler

- Bir şey ya tam olmalı ya da hiç olmamalı seklinde bir düşünce yapısı olan kişilerdir.

Hastalığın seyri: 

Hastaların yarısının ilerleyen donemde iyileştiği, dörtte bir oranında hastanın kısmen iyileştiği, ancak bir miktar yakınmalarının sürdüğü belirlenmiştir. Hastalık sonucu olum oranının % 5 civarında olduğu gözlenmiştir.

Hastalığın gidisine olumsuz etki yapan faktörler: 


-Ailede aşırı geçimsizlik, tartışmalı ortam

-bulimianın hastalığa eslik etmesi

-Kusma, dışkılamayı arttırıcı ilaç kullanımları

-Obsesif-kompulsif, histerik, depresif, nörotik davranış yapıları, zeminde bulunan psikiyatrik sorunlar nedeniyle, kişide vücutsal yakınmaların fazlaca gündeme gelmesi (gastrit, kolit vb.)

-Hastalığı inkar eden davranışlar içine girilmesi.

Hastalığın gidisini olumlu etkileyen etmenler arasında ise erken başlangıç yaşı, hastalığı kabul etmek ve kendine güvenen bir kişilik yapısının bulunması sayılmaktadır.

Tedavi: 
Anoreksia Nervozalı hastaların tedavisi çoğu kez güçlüklerle doludur. Hastaların çoğunda, hastalık birkaç yıl önce başlamıştır. Tedaviye katılmak ve tedavi planları için isteksizdirler. Bu sebeple genellikle çocuklarının bu durumundan üzüntü ve endişe duyan anne babaları tarafından doktora getirilirler. Tedavide bireysel psikoterapi, grup ve aile terapisi, ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir

Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi, özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip, çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır.Tedavide davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir.

Anksiyete

1-Anksiyete (bunaltı), hemen hemen her insan tarafından yaşanan bir duygudur.
Asıl amacı, yaşamın sürdürülmesi ve uyum davranışının gelişimini sağlamaktır. Ancak bir yere kadar sağlıklı olan bu duygunun yaşanması, bir noktadan sonra kişinin yaşamını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini olumsuz olarak etkilemeye başlar. Bunaltı duygusu, olaylara içerdikleri tehlikelerle orantısız, uygunsuz ve abartılmış yanıtlar verilmesine neden olur.

Bunaltı, çeşitli bedensel ve ruhsal belirtilerle kendini gösterir. Başlıca bedensel belirtiler arasında çarpıntı, kalp hızında artma, tansiyon yükselmesi veya düşmesi, yüz kızarması, nefes darlığı, yorgunluk hissi ve çabuk yorulma, titreme, karın ağrısı, bulantı-kusma, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, terleme ve ateş basması sayılabilir. Sıklıkla gözlenen ruhsal belirtiler ise, kontrolünü yitirme, aklını yitirme ve ölüm korkusudur. Tüm bu belirtiler, kişide endişe, dehşet, tedirginlik, gerginlik, sinirlilik ve çaresizlik gibi duyguların yaşanmasına neden olur.

Bunaltı, kalıtımsal, biyokimyasal, çevresel, kişisel etmenlerle ortaya çıkabildiği gibi,
çeşitli hastalıklar ve kullanılan bazı ilaçlara bağlı olarak da oluşabilir.

Bunaltı en sık gözlenen ruhsal belirtilerdendir. Fobiler, panik bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk gibi çeşitli tipleri mevcuttur. Bunların arasında en sık karşılaşılanı fobiler, yani korkulardır.

Fobi, gerçekte tehlikeli olmayan bir nesne, etkinlik veya durumdan dolayı kişide sıkıntı yaratan ve mantıksız olan bir korku duyulması durumudur. Kişiler, kedi, köpek, böcek gibi hayvanlardan kan görmekten, yaralanma veya sakatlanmadan, doktor veya diş hekiminden, kapalı yerlerde kalmaktan, yükseklikten veya uçağa binmekten aşırı derecede korkabilirler. Bu tür durumlar, özgül fobi, yani belli bir nedeni olan aşırı korku olarak adlandırılır.

Kişinin, sosyal ortamlarda veya beceri gerektiren etkinliklerin yapılması söz konusu olduğunda, utanç duyacağı durumlara düşecek davranışlar yapabileceği korkusuyla bu tür ortamlara girmekten çekinmesi ise, sosyal fobi olarak adlandırılır. Kişiler az tanıdıkları insanların önünde konuşmaktan, yemek yemekten, toplantılarda söz almaktan kaçınmaya başlarlar.

Panik atak; aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Hastalarımızın çoğu zaman 'kriz' adını verdiği bu nöbetlere biz PANİK ATAĞI diyoruz.



2 . Panik bozukluğu; 



Tekrarlayan, beklenmedik Panik Atakları ve
Ataklar arasındaki zamanlarda başka
Panik Ataklarının da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma yada
Ataklara ve olası kötü sonuçlara karşı önlem olarak ( işe gtimeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek yada içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su ,alkol, çeşitli yiyecekler taşima gibi) bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlıktır.
Panik atak geçirme endişesi, kişinin sosyal, mesleki ve ailevi yaşantısını önemli ölçüde etkileyebilir. Dışarı yalnız çıkmak istemeyebilir. Toplu taşıma araçlarına binmekten kaçınır. Kalabalık yerlerde bulunmak, kapalı yerlere girmek yoğun bir endişe yaratır. Kendisini emniyette ve rahat hissetmek için ilaç, kolonya, şeker gibi nesneleri yanında taşıyabilir.



3 . Obsesif-kompulsif bozukluk 



Obsesif-kompulsif bozukluk yada toplumdaki yaygın adıyla " titizlik hastalığı", kişiyi rahatsız edici gelen, bir türlü akıldan çıkmayan, tekrarlayıcı dürtü yada düşüncelerin varlığı ( obsesyon, yani saplantı ) ve kişi bu saplantılarından kurtulabilmek için geliştirdiği davranışlardan(komplsiyon, yani zorlantı) oluşur. Örneğin zihinden uzaklaştırılamayan ''hastalık bulaşacağı saplantısı''na karşı geliştirilmiş olan sürekli yıkanma ve temizlenme davranışı bunun en sıkveyaygın şeklidir. Cinsel saplantılar, zarar verme ya da zarar görme saplantıları, dini saplantılar ve bunlardan kurtulabilmeye yönelik geliştirilen sayı sayma, tekrarlama, kapıyı veya ocağı kapattıktan sonra defalarca kontrol etme gibi kişiyi zorlayan davranışlarla da sıkça karşılaşılmaktadır. Bu hastalıkların kesin nedeni henüz yeterince bilinmemekle birlikte, tedavisi konusunda önemli ve yüz güldürücü gelişmeler vardır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi yararlı olmaktadır.


4 . Öneriler 


Yanlız olmadığınızı unutmayın ...
Bu broşür, sizi bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Sizde de benzer sorunların olduğunu düşünüyorsanız, bir doktora başvurunuz ve kendi başınıza herhangi bir ilaç tedavisine başlamayınız.

Bulimia Nervosa: Asabi Oburluk

Aşırı ölçüde , adeta " aksırıncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya dek" krizler halinde tekrarlayan yemek yeme nöbetlerinin olduğu bir rahatsızlıktır. Aşağıdaki iki belirti bu duruma eslik etmektedir.

1-Belirli bir sure içinde , benzer durumdaki pek çok kişinin yiyebileceği besin miktarının çok daha fazlasının tüketilmesi

2- Bu durum yaşanırken yemek yeme üzerine kişide kontrolün kaybı hissi olur (yemeği sonlandıramayacağı , miktarında aşırıya kaçıp, kontrol sağlayamayacağı hissi).



Kişi kilo almamak için isteyerek kusma, dışkılamayı arttırıcı ya da idrar sokturucu ,yan etki olarak zayıflama yapabilecek ilaçları kullanır. Yemek yemeyi kendine yasaklayıcı tutumlar ya da normalden daha çok fiziksel aktivite ya da yoğun kültür fizik hareketleri gibi uygun olmayan telafi edici, kompanse edici davranışlar içine girer.

Tıkınırcasına yemek yeme ve uygun olmayan telafi davranışları en az 3 ay sure ile en az haftada 2 kez görülmektedir.Kişinin kendine bakışında vücut sekli ve kilosu önemli bir yer işgal edip, sahip olunan özellikler normalden çok daha fazla etkili olmaktadır.

Rahatsızlığın 2 tipi vardır. Birincisinde düzenli olarak kusma
, idrar sokturucu ve dışkılamayı arttırıcı ilaçlar kullanılmaktadır. İkinci şekilde ise kişide bunun yerine yemek yememe ya da anormal derecede fiziksel aktivite ya da vücut egzersizleri gibi alınan kalorileri telafi edici davranışlar görülmektedir. 

Patlarcasına yeme süreçleri çoğunlukla 2 saatten kısa sure içinde olmaktadır. Bu arada daha çok karbonhidrat içeriği fazla olan tatlılar, pastalar gibi kalorice zengin besinler tüketilmektedir. Kişiler bu davranışlarını gizlemeye çalışır ve bu davranışlarını kıyıda, köşede sergilerler. Bu yeme davranışları planlı olabileceği gibi, aniden bir anda da başlayabilir. Yeme davranışı çok hızlıdır. Bu durum çevresel stres etkenleri ile tetiklenir. Atıştırma atakları alışılan aralıklarda ya da öfke, gerilim, yalnızlık ya da depresif duygulanımın olduğu dönemlerde tetiklenebilir. Yemek yenirken geçici bir sure gerilim duserse de sonrasında bunu cokkunluk ve pişmanlık düşünceleri izler. Ya kendisi kusar ya da kusmaya veya dışkılamaya yardımcı olabilecek ilaçlara yönelir.

Bu kişilerde ilerleyen dönemlerde alkol-madde bozuklukları , depresif durumlar görülebilmektedir. Bu kişilerin daha çok kişilik bozukluklarına sahip olduğu ( daha çok sınırda kişilik bozukluğu) gözlenmiştir.

Toplumda kadınlar arasında % 1-3 oranında görülmekte, daha çok erişkinliğe geçiş döneminde başlamaktadır. Ailelerinde de bu rahatsızlığa ya da madde kötüye kullanımı ya da depresif rahatsızlıklara daha yüksek oranda rastlanmaktadır.

Bulimia çoklukla önceden şişman olan kişilerde görülse de madde kullanımı ya da anoreksiayi takiben de gelişebilmektedir. Kişinin vücuduna yönelik olumsuz değerlendirmeleri anoreksiaya göre daha fazladır. Bazı durumlarda kişi yiyecek maddeleri çalar ya da para çalarak gıda maddelerini bu amaçla elde etmeye çalışır.

Depresyon genellikle hastalığa eşlik eder. Bu kişilerde madde kullanımları özellikle yoğun alkol kullanımı da görülebilmektedir. Kadınlarda çoğunlukla adet düzensizlikleri oluşmakta, bazı hastalarda tansiyon düşüklüğü ve kalp atım sayısında azalmaya rastlanmaktadır.

Kusmalar nedeniyle hastanın su-tuz dengesi bozulabilir. Yemek borusu hasarları, tükürük bezlerinde büyüme ve diş çürümeleri görülebilir.

Tedavi: 

Hastalarda ilaç tedavisi yanında psikoterapi de etkilidir. Psikoterapide hedeflenenler anoreksiada bahsedilenler gibidir.

Borderline kişilik

Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile birlikte ,genç erişkinlik döneminde başlayan , kişilerle olan ilişkilerde, kendilik algısında ve duygulanımda tutarsızlıklar ve ani dürtüsel davranışlarla karakterize bir durumdur.

1-Gerçek ya da varsayılabilecek , olası bir terk edilmeyi önlemek için çılgınca çaba harcamak.

2-Karsısındakileri aşırı büyütüp, göklere çıkarma ve aşırı değersizleştirip, gözden düşürerek, yerin dibine sokma gibi başkalarına aşırı değer.değersizlik verme ile giden tutarsız ilişkiler

3-Kimlik karmaşası denilen kendini algılayışında, arkadaşlık, cinsel durum ya da önem verilen kültürel- ahlaki değer anlayışında değişkenlikler

4-Kendine zarar verme olasılığı fazla olan ,2 ya da daha çok durumda sonunu düşünmeden, aniden yapılan eylemler (aniden çok para harcama, madde kullanımı,hızlı ve tehlikeli araç kullanma, birden aşırı yemek yeme, önceden düşünülmeyen uygunsuz cinsel davranışlar) .

5-Tekrarlayan bir şekilde intihar girişimleri, intihar tehditleri, kendi kendine zarar verme (bıçak,jilet vs. ile kendi cildini kesme, sigara ile yakma, kafasını , yumruğunu sert yerlere vurma gibi)

6-Duygu durumunda aşırı tepkililiğe bağlı olarak sürekli duygusal değişkenlik hali (saatler içinde değişen surelerde birbirini izleyen öfkelilik, üzüntü, kaygı, sevinç dönemleri)

7-Kişinin kendisini sürekli olarak boşlukta hissetmesi .

8-Öfkeye hakim olamama (kavga etme, yüksek sesle hakaret,çiğlik atma eşya kırma gibi).

9-Stresle ilişkili gelip geçici kendine kötülük yapılacağı düşünceleri ya da dissosiyatif belirtiler

Rahatsızlığın asal özelliği karşılıklı birebir ilişkilerde , kendilik algısı (kendine bakış , kendini kabul ediş ve kendini sergileyiş) ve duygulanımda tutarsızlık ile ilişkileri etkileyebilen ani hesapsız davranışlardır.

Bu kişilerde sürekli bir ayrılık ve reddedilme fikri yaşandığı için bu gibi bir durumun izlenimi edinildiğinde duygulanım, kendilik hissi ve davranışlarda önemli farklılıklar yaşanır.Ayrılık ya da planlananların oluşmaması durumlarında yoğun öfke ve diğer belirtiler yaşanır. Yalnız baslarına olmaya dayanamaz ve birilerinin varlığına gereksinim duyarlar. Bu yalnızlığı önlemek için intihara yeltenebilirler.

Birebir ilişkilerinde özellikle karsı cinsten kişilere sürekli bağlanma, onları bir eski yunan tanrı ya da tanrıçaları gibi görüp yüceltirler. İlişkilerine çok büyük iddia ve hedeflerle baslar, gerektiğinden fazla özel hayatlarını paylaşır, karşılığında aynisini beklediklerinden duş kırıklığına uğrarlar.Bu kez onları daha önce oturttukları tahtlarından indirip gözlerinden düşürürler. Bu nedenle arkadaşlıkları gelip geçici ve fırtınalı bir seyir izler.

Hedefleri, inandıkları değerler, arkadaş yapıları, cinsel eğilimleri, benimsedikleri görüşler ,mesleki heves ve amaçları değişkendir.

Devamlı olarak kendilerini boşlukta hissettikleri için uğraşıp, oyalanacak bir şeyler arıyor gibidirler. Karsı taraftan beklediklerini bulamadıklarında öfkelerini sergiler, sonrasında bundan dolayı suçluluk, pişmanlık, utanç duyguları yasar ve kendilerini değersiz , zayıf, kotu hissederler.

Bu kişiler için" insanin kendi kendine ettiğini 7 mahalleli etmez "sözü çok uygun düşer.Kendilerine maddi ve manevi acıdan zarar verir, başladıklarını bitiremezler, "yüzüp kuyruğuna gelseler bile".

Yoğun stresli dönemlerde halusinasyon dediğimiz varolmayan ses,görüntü vs. gibi algılar,kendi vücuduna ve çevreye yabancılaşma görülebilmektedir.

Kendileri yada çevreye yabancılaşma yasayabilirler. Kişisel ilişkilerinden ziyade kendilerini terletmeyeceklerini ve gerekli karşılığı alabileceklerini düşündükleri sanal şeyler, cansız nesneler, ya da hayvanlar üzerinden doyum sağlamaya çalışıp, kendilerine güvenli bir liman oluşturabilirler.

Eğitim ve evlilik hayatları fırtınalı bir denizde filikayla yolculuk gibidir. Ayrılık,boşanma ve tekrar bir araya gelmeler görülebilir.

Eşlik eden bozukluklar: 


-Depresyon ve distimi
-Alkol-madde kullanım bozuklukları
-Yeme bozuklukları
-Travma sonrası stres bozukluğu
-Dissosiyatif kimlik bozukluğu
-Diğer kişilik boz.

Toplumda görülme oranı: 

Genel nüfus içinde % 2-3 oranında görülmektedir. Araştırmalara göre hastanede yatanlar arasında %19 ; ayaktan tedaviyi sürdürenler arasında % 11 oranında olduğu gözlenmiştir.

Rahatsızlığın cinsiyet- kalıtım özellikleri : 

Toplum geneli ile karşılaştırıldığında rahatsızlık gösterenlerin 1. derece yakınlarında beş kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır.Ailede madde bağımlılığı ,antisosyal k.b. ve depresif bozukluklara karsı da daha yüksek bir risk vardır.

Rahatsızlığın oluş sebepleri: 

Rahatsızlıktaki merkezi serotonin işlevindeki azalmanın öfkeli ve dürtüsel davranışlarla ilişkili olabileceği düşünülmüştür.

Bir başka görüşe göre de çocuk gelişmesinde 1,5-2,5 yas arası donemde çocuğun ayrılma ve kendi basına davranışlar sergileyebilme çabalarına annelerinden gelen cezalandırıcı tavırların şiddetli ayrılık korkularına yol açtığı öne sürülmüştür.

Gene benzer bir görüşe göre çocuk- ebeveyn ilişkisinin erken dönemlerindeki bozukluklar ( çocuğun yeterli dikkate alınmayıp, hislerini ve davranışlarını gözardı etmek çocukta uygun, olumlu ve sabit bir benlik hissi oluşmasını önleyecek ,sürekli desteğe gereksinim duyacaktır. Ailede duygusal paylaşımın olmaması , aile içi yoğun çatışmalar, küçük yaslarda ana-baba kaybı, ayrılığı, çocuğun yasadığı fiziksel ve cinsel tacizler rahatsızlığa eğilim oluşturur.

Ailesel özellikleri: 


Bu kişilerin ailelerinde erken donemde ebeveyn kaybı,travma tik ayrılmalar ya da her ikisi yüksek oranda bulunmaktadır.
Genellikle her iki ebeveynde de belirgin bir şekilde psikiyatrik sorun vardır. Annelerde karasızlık ve depresyon gözlenirken;babalar ya meydanda yoktur ya da karakter itibariyle yoktur yada bozuktur.
Aileler saldırgan davranışlar, alkolizm, fiziksel ya da cinsel tacizler (ki bunlar hastaya da uygulanmıştır) nedeniyle yıpranmış veya parçalanmıştır. Rahatsızlık boşanmış ya da evlatlık verilmiş ailelerde daha fazla saptanmıştır.

Hastalığın sureci: 

Rahatsızlık gençlik donemi öncesinde konuya dikkat verememe, öğrenme güçlükleri ve toplumsal çekilme, sosyal ortamlardan soğukluk ile kendini göstermektedir. Gençlik döneminde tüm yakınmalar başlamakta, yari sayıda vaka ise 40'larından sonra düzenli bir cevre ve is hayatına kavuşabilmektedir. Bununla birlikte çoğu eğitimini tamamlayamamakta, islerini kaybedip, evliliklerini ya da birlikteliklerini sürdürememektedir.
Rahatsızlıkta intihar tehditleri önemsenmelidir. Bu grup hastalarda % 8-10 oranında intihar sonucu olum görülmektedir.

Tedavi: 

Bu kişilerin uzun sureli bireysel psikoterapiden faydalanırlar Bireysel terapide bilişsel- davranışçı terapi yanında duygulanım dalgalanmaları ve ani dürtüsel davranışlar için ilaç tedavileri uygulanabilmekte, intihar eğiliminin olduğu yoğun gerilim dönemlerinde kısa sureli hastanede yataklı tedavi uygun olmaktadır. Kişiler grup terapisinden faydalanabilmektedirler.

Rahim Kokan Erkekler

Son yıllarda cinsel işlev bozuklukları nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvuran erkekler arasında özellikle "Rahim Kokan Erkekler" adı verilen erkekler dikkat çekmeye başladı. İşte karşınızda sürekli yetersizlik, gerginlik, suçluluk duyguları yaşayan ve bunlara tepki olarak kolay sinirlenme ve huzursuzluk geliştiren "Rahim Kokan Erkekler" konusunda çok çarpıcı başlıklar:

Dr. Cem Keçe
Kaynak: Sağlık ve Yaşam Dergisi

Fiziksel bir problemi olmadığı halde cinsel işlev problemi yaşayan erkeklerin sayısı gün geçtikçe artıyor ve bu erkeklerin cinsel sorunlarının ortaya çıkmasında anneleriyle aralarındaki güçlü bağlar etken olabiliyor. Anne ve oğul arasındaki güçlü bağın bilinçli olarak değil bilinçdışı süreçlerde yaşandığını görüyoruz. 3-6 yaş döneminde, bir erkek çocuk için özellikle annesi büyük önem taşır. Ortalama üç yaşına kadar çocuk anneye bağımlıdır. Üç yaştan itibaren çocuk yavaş yavaş anneden ayrılarak birey olmaya başlar. Ancak bu süreçte çocuğun ayrılmasında annenin verdiği tepki de önemli. Anne ne kadar doyurucu bir anne olursa olsun, eğer bebeğinden ayrılmaya hazır değilse ve bebeğin kendinden uzaklaşıp kendi dışındaki dünyayla tanışmasını engelleyen bir tavır sergiliyorsa gene anne bağımlılığı oluşabiliyor. Böyle anneler "yapamazsın, edemezsin, beceremezsin" diyerek çocuğun becerilerinin gelişimini köstekliyorlar. Ayrıca doğduğundan beri tek doyum nesnesi olan annesine bağlılığı bu dönemde farklı bir boyut kazanır.

Bu dönemde erkek çocuk cinsel kimliğinin temellerini atmak için annesine tek başına sahip olmak ister, annesine ödipal bağ adını verdiğimiz yeni ve güçlü bir bağla yeniden bağlanır ve bu süreçte babasının varlığını bir engel olarak algılayabilir. Babasını kendisine bir rakip olarak görür, ondan nefret edebilir, hatta yok olmasını isteyebilir. Diğer yandan annesine beslediği sevgiden dolayı kendisini suçlu hisseder. Bu gizli isteklerini babasının sezdiğini sanır ve bundan ötürü babası tarafından cezalandırılmaktan korkar, penisini kaybetme yani hadım edilme endişesine kapılır. Erkek çocuktaki bu iç çatışmaya Freud, "Ödipus kompleksi" demiştir. Ödipus kompleksi çocuksu cinselliğin son aşamasıdır. Çocuk, kendisini babasıyla karşılaştırır, onun kendisinden güçlü olduğunu fark eder ve babasıyla uzlaşarak annesine beslediği ödipal bağdan kurtulur ve anneden vazgeçer, Ödipus kompleksini yaratan cinsel ve saldırgan içgüdülerini bastırır, annesine olan ilgisini saf bir sevgi ve şefkat haline dönüştürür. Bunun için gerekli gücü, çocuk, özdeşimlerle içine aktardığı babasının yasalarından alır. Erkek çocuk artık annesinin seçtiği erkek gibi, yani babası gibi bir erkek olmak ister, babasıyla özdeşleşir.

Ödipus kompleksinin sağlıklı bir çözüme ulaşabilmesi için anne ve baba arasında güvene, sevgiye ve saygıya dayalı dengeli bir birlikteliğin olması gerekir. Ne yazık ki bizim toplumumuzda erkek çocukların yaşadıkları bu süreç anne ve babalar tarafında yanlış değerlendirilmektedir. Çoğu zaman anneler, erkek çocuklarının kendilerine olan düşkünlüklerini babaya karşı koz olarak kullanarak bu yakınlığı abartmakta ve babayı bu sürecin dışında tutmaktadırlar. Babalar da oğulları ile ya çok otoriter ya da vurdumduymaz bir ilişki sürdürmektedirler. Bu durum karşısında çocuk baba ile sağlıklı özdeşim kuramamakta veya baba yerine anne ile özdeşim kurmakta veya Ödipus kompleksiyle ilintili duygularını bilinçdışında biriktirmektedir. Ödipal dönemi geçen bir erkek çocuk ergenliğinde bu süreçle tekrar karşılaşır. Bu sürecin oluşum mekanizması, diğer bir deyişle psikodinamik açıklaması ise, bu hastaların bilinçdışı nefis düzeyindeki ilkel güdülerini yeterli bir süperego (vicdan) denetimine alamadıkları, bu nedenle dış dünyaya uyamadıkları ve oldukça güç olaylar ve psikolojik uyarılar karşısında onlarla sağlıklı bir savaşıma girmek yerine, geriye çekilip bir cinsel sorunlara sığındıkları biçimindedir. Hastalardaki psikolojik enerji cinsel işlev bozukluklarının belirtilere dönüşmüş ve böylece hastalık tablosu ortaya çıkmıştır. Örneğin erkek sertleşme sorunu yaşar fakat bu sertleşme sorununu açıklayan hiçbir bedensel bozukluğu ortaya konamaz.

Ödipus kompleksinin sağlıklı çözümlenmediği erkeklere "rahim kokan erkekler" denir ve mecazi olarak üzerlerine annelerinin kokusu sinmiş bu erkekler cinsel olarak aktif hale geldiklerinde sorun yaşamaya başlarlar. Bu sorunlar eşi ile yaşadığı cinsellikten dolayı cezalandırılacakları düşüncesiyle en sık erken boşalma, ereksiyon olamama (empotans) ve cinsel isteksizlik şeklinde kendini gösteren sorunlardır. Rahim kokan erkeklerin duygularında dengesizlikler ön plandadır, nefret ve sevgi, dostluk ve düşmanlık gibi birbirinin karşıtı olan duyguların aşırı biçimlerde yansıtıldığı ve bu duyguların sık sık birbirleriyle yer değiştirdikleri görülür.

"Kaynanam yüzünden boşandım"

Ödipal çatışmayı sağlıklı çözümleyemeyen erkeklerin evliliklerinde cinsel problemlerin yanı sıra evlilik problemleri de artıyor. Annesinin nefesini ensesinde hisseden, her an onun kontrolü altında olan, onun yemeklerinin dünyanın en iyi yemekleri olduğuna ve annesinin her şeyin en doğrusunu bildiğine inanarak büyüyen bir erkek çocuk, bir gün gelip sevdiği kadınla aynı evi, aynı hayatı paylaşmaya başlayınca, bir taraftan bağımsızlaşma savaşı verirken bir yandan da annesinin özelliklerini karısında aramaya başlar.

Freud'un dediği gibi "Gerçek kadınını bulan erkek annesini bulmuş demektir." Yani annesinin özelliklerine en yakın olan kadın, erkek için hayatının kadını olmaya hak kazanmıştır. Anneler içinse bu süreç oğullarının başka bir kadın tarafından ellerinden alınacağı bir süreçtir ve bu süreç gelin ve kaynana arasında bilinçdışı bir savaşı getirir. Kayınvalidelerle oğullarının kontrolünü kaybetmemek için yoğun olarak müdahaleler başlar. Bu evliliklerde kişiler kendilerini bağımsızlaştıramamaktadır, ne erkek ne de kadın aidiyet duygusunu oluşturamamaktadır. Aidiyet duygusunu erkek annesinde bulurken kadın kendini eşe karşı kızgınlık, öfke, saygı ve sevgi eksikliği, yıpranan güven duyguları içinde bulur. İletişim boyutundaki bu kopmalar onarılamazsa sonunda "kaynanam yüzünden boşandım" durumu ortaya çıkabilir.

Peki, bu tür bir ilişki karşısında nasıl bir yol izlemelidir?

Rahim kokan bir erkekle birlikte olan bir kadın asla kayınvalidesiyle rekabete kalkışmamalıdır, yapılacak en iyi hareket annesiyle arkadaş olmaya ve işbirliği yapmaya çalışmaktır.

Eşle açıkça konuşmak, bu konuşmaların kavgaya dönüşmesine izin vermemek, sevgi ve saygıya dayalı bir ilişkide eşlerin birbirlerini eğitebilmeleri çok önemlidir. Çünkü erkeğe annesiyle olan bağımlılık düzeyindeki ilişkisinin eşini incittiğini uygun bir dille anlatmak ve aynı zamanda oğlu üzerindeki hâkimiyeti kaybetmekten korkan kayınvalideye de oğluyla olan ilişkisine gelininin zarar vermeyeceğini davranışlarla göstermek kolay değildir.

Ayrıca aile düzenine bir sınır çizilmelidir, annesini yalnız bırakmamak için çabalayan bir erkeğe, artık başka bir ailesi olduğu, bu nedenle kendi evinde eşiyle birlikte daha çok zaman geçirmesi gerektiği hatırlatılmalı ve ona annesiyle olan ilişkisini sınırlı tutmaya yönelik destek olunmalıdır.

Kilo Vermenin Sağlıklı Yolları!

Başarılı ve rahat kilo vermede, tokluk hissini sağlamak çok önemlidir. Bazı detaylara dikkat ederseniz, kilo vermeniz kolaylaşacaktır.

Tuzlu yiyecekler:
 

Aşırı tuzlu yiyecekleri kesin. Unutmayın ki, ekstra tuzu çözmek için vücudunuz su tutar. Yemeğinize tuz eklemeyin. Ayrıca işlenmiş gıdalara ve hazır yemeklere ambargo koyun. Bunların yerine yemeklerinizi limon suyu veya taze otlarla çeşnilendirin. Alkolden de uzak durun.
 

Beyaz un:
 

Beyaz pirinç ve beyaz unlu gıdalar sindirim sisteminize rahatsızlık verir. Beyaz ekmek yerine çavdar ekmeği ya da esmer ekmek deneyin. Kahvaltıda mısır gevreği yerine taze meyve ve yoğurt yemeyi tercih edin.
 

Gazlı içecekler:
 

Yap-boz diyetlerden, şeker ve düşük karbonhidratlı gıdalardan uzak durmalısınız. Bu gıdalar sorbitol, mannitol gibi yapay tatlandırıcılar içerir ve bağırsak sorunlarına yol açarlar.
 

İçecekler:
 

Yağ fazlalıklarından kurtulmak ve selülite karşı savaş açmak için bolca su tüketmeniz gerekir. Ancak gerekli su miktarını dışarıdan yeterince alamadığımız için, nutrikozmetik olarak konumlanmış, toz formatındaki besin takviyelerinden yararlanabilirsiniz.

"Egzersizler" Bacak ve Kalçalar İçin Bilgiler.. "Spor ile Sağlıklı Yaşam"

"Egzersizler" Bacak ve Kalçalar İçin Bilgiler..
"Spor ile Sağlıklı Yaşam" 
 
Bacak ve Kalçalar İçin Bilgiler 
buyrun bunları sizin için araştırdım :dance:
Bacaklarınızı Güzelleştirecek Egzersiz
Güzel bacaklar olmadan giyilen kıyafetin ne önemi kalır ki? Bunun için mutlaka harika biçimli bacaklara sahip olmanız gerekmiyor. Bakımlı bacaklar da yeterince güzel ve dikkat çekici görünüyor.. 
Dizlerin, baldırların ve ayak bileklerinin kalın ve dolgun oluşu, genellikle kalıtımsal faktörlere bağlıdır. Dolaşım sorunları veya şişmeler bu problemin daha da kötü boyutlara varmasına neden oluyor. 
Ancak çok az bitkisel yağ ile bol miktarda lifli besin içeren, alkol ve tatlı tüketiminin sınırlı olduğu, vitaminler ve mineral tuzlar açısından zengin bir beslenme pek çok şeyi değiştirebilir. 

Taze meyve ve sebzenin de güzel bacaklara sahip olmak için şart olduğunu unutmayın. Bilinçli beslenmeyle selülitten kurtulup, biriken yağlarınızı yakabilir ve şişliklerin indiğini gözlerinizle görebilirsiniz. 
 
Güzel ve bakımlı bacaklar için egzersiz
Bacaklarınızı kuvvetlendirecek en iyi egzersiz seçenekleri; bisiklet, yürüyüş, koşma ve yüzme. Bu sporları düzenli olarak yaptığınızda bacaklarınızın biçimlendiğini fark edeceksiniz. 
Yere uzanıp yan dönün. Ağırlığınızı poponuzla baldırınıza verin. Sol dizinizi kendinize çekin. Ayak tabanınız yere değmeli. Sağ bacağınızı iyice uzatın. Ayak parmaklarınız dışarıya bakmalı. Bacağınızı 10 kez aşağı yukarı hareket ettirip, diğer yanınıza dönün. 
Yüzüstü uzanın, ellerinizi çenenizin altında birleştirin. Bacaklarınızı yukarıya kaldırın ve makas şeklinde hareket ettirin. Egzersizi 30 kez tekrarlayın. 
 
Pek çok kişi yazın hala istediği formda olamamaktan şikayetçi. Bazı kişiler biraz zayıfladıysa bile istediği yerlerden (göbek, bel, basen) incelememekten yakınıyor. Normal diyet programlarında kişiler zayıflasa bile çoğu kişide daha çok yüz bölgesi inceliyor. 
Ama aşırı yağlı bölgelerde pek incelme olmuyor.Sizlere 3 haftada, özellikle göbek-bel bölgesinden incelmeyi de sağlayacak özel bir program vereceğim. Ancak öncelikle şu noktayı vurgulayayım: Sadece diyetle bölgesel zayıflama tam olmaz. 
Beraberinde özel egzersiz ve bazı özel bitkisel mönüler gerekir. Bu programı 3 hafta uygulayın, 21'inci günün sonunda müthiş incelmeyi hayretle göreceksiniz.. 
Mekik Hareketi Dizlerimiz bitişik ve ayaklarımız birbirine paralel şekilde tabanları yeri gösterirken iki elimizi enseye koyup hızlı hızlı, sık sık ve kesik kesik hareketlerle karnımız acıyana kadar sabah ve akşam ellişer kez bu hareketi yapıyoruz. 
Bu hareket özellikle karın bölgesindeki kasları kuvvetlendirir, yağ dokusunu harekete geçirir ve yağların yanmasına yardımcı olur. 
 
Sopalı Hareket Bu harekette de bir sopayı ense kökümüze alıp iki elimizi geçiriyoruz. Ayaklarımızı yere sağlam basıp süratli bir şekilde sağa ve sola doğru daha çok kalçadan yukarısını hızlı bir şekilde döndürerek birkaç dakikada bu hareketleri yapıyoruz. Bu hareket karnın yan tarafındaki kasların şekillenmesi ve göbeğin erimesini sağlar.
Bel Kasları için Mekik Bir taraftaki kolumuzu, bükülmüş olan diğer taraftaki dizimize doğru hafifçe, sık sık ve seri hareketlerle yakınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu hareketi de birkaç dakika dayanabildiğimiz kadar yapmaya gayret ediyoruz. Daha sonra diğer taraftaki ayağımızı ve kolumuzu değiştiriyoruz. Bu hareket karnın yan tarafına doğru olan kasları çalıştırmak için yararlıdır.
Haftanın Pazartesi Çarşamba Cuma Pazar Günleri Bunları Yiyin Kalkar kalkmaz: 1 bardak ılık ballı limonlu su (içine yarım tatlı kaşığı bal, 10 damla limon konacak). Sabah sporu: 35 - 40 dakika tempolu yürüyüş yapın. Bol ter atmaya gayret edin. Ardından fotoğraftaki gibi 15-20 dakika spor. Duş: Ham ipek kese veya kabak lifi ile 5 dakika fırçalar gibi göbek, basen, popo, bel sertçe fırçalanacak. 5 dakika kadar susam yağı, kekik yağı, biberiye yağı, melisa yağı ile aynı bölgeye masaj yapılacak. Kahvaltı: 1 adet kabuklu yeşil elma, 1 adet sert şeftali Ara: 2 parmak taze dil peyniri yiyebilirsiniz. Öğle: 1 porsiyon ızgara tavuk (derişiz), bol rokalı yeşil salata (taze soğanlı). Ara(saat 15.00): 3-4 yulaflı bisküvi Ara(saat 17.30): 1 adet yeşil elma. Akşam: 4-5 kaşık zeytinyağlı fasulye (az yağlı), 1 dilim tam ekmek, mevsim salatası. Gece: 1 bardak şekersiz tarçınlı ılık light süt. 3-4 fincan rezene çayı, yeşil çay, mısır püskülü, kiraz, avakado yaprağı karışım çayı içilecek.
Yasaklar * Kolalı, şekerli içecekler * Kızartma * Hayvansal katı yağlar (tereyağı, kaymak, yağlı şarküteriler, yumurtanın sarısı, yağlı süt ürünleri, yağlı etler, tavuk - balık derisi, tam yağlı süt) * Alkol (özellikle bira) 

Jennifer Lopez 
Jennifer Lopez Gipi Poponuz olsun Jennifer Lopez onun sayesinde meşhur oldu, Kylie Minogue`un küllerinden dirilişinin de arkasında o var ve Beyonce`nin yeni jenerasyonun seks sembolü haline gelmesinin en önemli nedeni yine o... 
 
Dişi olmanın en seksi ayrıcalığı olan popo, erkeklerin yanı sıra kadınların da tutkunu olduğu bir vücut parçası. Biliyor musunuz, erkeklerin birçoğu için kadının poposu mükemmel görünümlü göğüslerden çok daha etkileyici. 

Dolayısıyla bu en değerli varlığımızı formda tutmak ya da forma sokmak hepimiz için önemli. Üstelik hangi tür bir popoya sahip olursak olalım, hiç fark etmiyor. Üç farklı popo formunda bahsediliyor; elma popo, armut popo ve düz popo... Her ne kadar yuvarlaklığı ve formuyla en ideal popo olarak elma lanse edilse de, modanın etkisiyle diğer iki formun da seksi kıvrımlara dönüşmesi mümkün. Tabii ki, bugünden yarına ideal bir popoya kavuşmak mümkün değil. Ama hedefe kilitlenip, sıkı ve doğru bir çalışmayla, aşağı yukarı altı hafta içinde ilk olumlu sonuçlara ulaşabilirsiniz.. 
Kaynak: Jennifer Lopez kalçaları hala güzelliğini koruyor 
 
İdeal popo için ipuçları Hareket edin, en azından haftada beş-altı kez. Asansör değil mutlaka merdiven kullanın. Yürüyüş, egzersiz ve bisiklet yaz aylarının ideal sporları. Spor salonlarının karın-bacak-popo pilates kurslarına katılın. Yoganın da kasları güçlendirir ve dokuları gerginleştirici etkisi vardır. Evde spor salonunda öğrendiğiniz popo kaslarını güçlendirici tek bir harekete odaklanın. Günde 15 dakika yeterli olacaktır. 

Kalça pedli çamaşır Eğer spor salonlarındaki egzersizleri çok ağır buluyor ve kendinizi o kadar güçlü hissetmiyorsanız o zaman seksi bir popoya sahip olmak için iki özel fırsatınız daha var. Ya poponuzu daha belirgin gösterecek kalça pedli çamaşırlar kullanabilir ya da iyi düşünüp, estetik yaptırabilirsiniz. 

Jennifer Lopez 
Selülitimi Nasıl Önlerim ? Selülitle mücadelenizi kolaylaştıracak doğru bilgileri bir kenara not almak ister misiniz? 
* Tuzu azaltın, yeterli miktarda su içmeyi unutmayın. 
* Yapay tatlandırıcılardan, renklendiricilerden ve besin desteklerinden uzak durun. 
* Bol bol sebze ve meyve yiyin. Özellikle koyu renkli olanlarını tüketin. Koyu kırmızı (Karpuz, domates, elma ve kırmızı greyfurt-portakal; likopen mucizesi... 
Siyah üzüm; dolaşım sistemimize OPC's desteği), koyu yeşil (Elma, ıspanak, brokoli, biber), koyu sarı (mango) sebze ve meyvelere öncelik verin. Meyveleri yemekten en az iki saat sonra tüketin. 
* Daha az kafein kullanın. * Alkol kullanmayın ya da azaltın. Serbest radikal zararlarından koruyucu antioksidan OPC's ihtiva eden, cilt dolaşımını koruyup destekleyen 1-2 bardak kırmızı şaraba izin var.
* Şekeri kesin. Şekerlemelerden, tatlılardan uzak durun. 
* Bilinçli masaj selülit oluşumunu azaltabiliyor. Haftada 3 kez derin masajdan yararlanın. 
* Fazla güneşte kalmak selüliti artırıyor. Saat 10:00-14:00 arasında güneşlenmeyin. Güneşten koruma etkisi 15'ten yüksek koruyucular kullanın. Kamuflaj yapıcı "tanning cream"lerden yararlanabilirsiniz. Daha koyu bir cilt selülit'in görünümünü maskeleyebilir. 
 
* Selüliti azaltabilecek en iyi yolun aerobik egzersizler olduğunu unutmayın. Haftada en az 3 kez 35 dakika sürecek aerobik aktivite yapın! Yürüyün, bisiklete binin, yüzün, dans edin... Daha uzun ve daha sık aerobik aktivitelerinin daha az selülit demek olduğunu hep hatırlayın. Aerobik çalışmalar iyi ve planlı yapıldığında gergin ve formda tutar, kilo verdirir, cilt ve cilt altı yağları uzaklaştırır, genç, gergin ve düzgün bir cilt görünümü sağlar...

Domuz Gribinden Korunmanın 8 Yolu















Kilo verdiren 31 öneri

İşte karbonhidratlı gıdaları azaltarak beslenmeyi hayatınızın bir parçası haline getirecek 31 ipucu.





1. Yemek yerken başka bir şey yapmayın. 

Yemek yerken başka şeyler düşünmekten kaynaklanan otomatik yeme alışkanlığınızdan kurtulmak için sofranıza düşüncelilik ve bilinçlilik getirmeye çalışıyorsunuz. Bunu yapmanın en iyi yolu, yeme zamanınızı yemeye ayırmak, gazete okumaya yada televizyon izlemeye değil. Bu ne kadar çok yapabilirseniz o kadar iyi ve ne kadar yediğinizi farkettiğinizde o kadar daha az tüketeceksiniz!


2. Yavaş yiyin ve her lokmanın tadına varın.
“ Büyükannem en iyisini bili.” kategorisinden başka bir ipucu. Yemeğinizi yavaş yavaş ve iyice çiğnemek, çatalınızı her lokmadan sonra tabağınıza bırakmak ve aslında yediğinizin tadını çıkarmak kilo vermekte yardımcınız olabilir. İşte nedeni. Beyin midenizden “Yeter, doydu.” mesajını yeterince yeseniz bile 20 dakikadan önce almıyor. İşte CCK hormununun görevini yerine getirmesi ve “Yeter” sinyalini vermesi bu kadar zaman alıyor. Bu nedenle genellikle hızlı yiyenler beyinleri doydukları sinyalini alıncaya kadar aşırı yerler. Bedeniniizn muhteşem iletişim ağının avantajlarını kullanıp doğal iştah kontrolünü güçlendirerek uzun bir yol alabilirsiniz, ancak ona çalışmak için yeterli zamanı vermek şartıyla. Aynı zamanda, yavaş yemek ve yemeğin tadını çıkarmak, size ilk planda kilo aldıran bilinçsiz ve düşüncesiz yemenin de önüne geçiyor.

3. Yemeğinizin büyük kısmını günün erken saatlerinde yiyin.
Adele Davis her zaman "Kahvaltıyı bir kral, öğle yemeğini bir prens, akşam yemeğini ise bir fakir gibi ye." derdi. Haklıydı. Önemli bir araştırmaya göre kahvaltıda 2000 kalori alan bir kişi (gün boyunca başka hiçbir şey yememek şartıyla) zayıflarken, aynı öğünü akşam yediğinde kilo alıyor. Kan şekerinizi ve insülin seviyenizi kontrol altına almak için yiyeceklerinizi gün boyuna dağıtın, ancak akşam çok yememeye dikkat edin.

4. Her gün kahvaltı edin.
Kahvaltıyı atladığınızda diğer bir çok kötü yan etkinin yanı sıra aynı zamanda insülin salımınız izleyen öğünde olması gerektiğinden daha yüksek olacaktır. Kan şekeriniz düzensizleşir. Atıştırmalara daha fazla ihtiyaç duyarsınızdır. Her halükarda, aç gezip açlığınızı kahveyle bastırıyorsunuz. Siz de sabahları iştahı olmayanlardansanız, bunun nedeni büyük bir ihtimalle bu doğal olmayan yeme alışkanlığına şartlandırmanızdır. İştahınızın geri gelmesi için bir protein karışımı ile işe başlayabilirsiniz. Sabahları aç olmayan kişiler bile bu karışımları özellikle lezzetli ve fazladan çilek, frambuaz, kiraz gibi meyvelerle yada bir kaşık fıstık ezmesi ile yapılmışsa kolaylıkla içebilirler. Sonuç olarak, gerçek bir kahvaltıya geçiş yapmalı ve bu kahvaltının protein ve iyi yağ içerdiğinden emin olmalısınız. Eğer fazladan bir neden isterseniz: En az 7 araştırma fazla kilolu olma ile kahvaltıyı atlama arasında bağlantı olduğunu gösteriyor.

5. Her öğünde protein alın
Her öğün içerisinde protein barındırmalıdır. İdeali aslında her atıştırmada da olması. Protein insülin üzerinde karbonhidratların yaptığından daha az etki yapar, daha tatmin edicidir ve yakılması ve sindirilmesi için daha fazla enerjiye (kaloriye) ihtiyaç vardır. Vücut proteini (ve yağı da) ihtiyacınız olan bir madde olarak tanımlar ve bu nedenle, bağırsakla beyin arasında mesaj gönderen ve artık doyduğunuzu söyleyen iştah-kontrolu mekanizmaları proteinlerle (karbonhidratlarla olduğundan) daha iyi çalışır. Büyük bir Protein-Karbonhidrat oranı kan şekerini dengeler ve insülin salınımını azaltır. Yeni bir araştırmanın iddiasına göre, özellikle protein içinde bulunan aminoasitlerden biri olan lösin, kilo kaybı sırasında yağ kaybına rağmen kas kütlenizin korunmasını sağlar.

6. Kendi yemeğinizi getirin.
Hastalarımın en önemli problemlerinden biri dışarı çıktıklarında yada ofiste tıkılı kaldıklarında yemek düzenlerini nasıl sürdüreceklerini bilmemeleridir. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle, tüm dünyamızın çabuk ve kolay ıvır zıvır yiyeceklerle ve satış makinelerine sığmayan tavuk göğüsleri ile çevrili oluşudur. Koşulların kurbanı olmayın. Kendi yaşamınızın kontrolünü elinize alın. Öğle yemeklerinizi yada en azından atıştırmalıklarınızı yanınızda götürmeyi düşünün. Vücut çalıştıranlar bunu yıllardır yapıyorlar. Siz de yapabilirsiniz.

7. Su için.
Şaka yapmıyoruz. Su yağ kaybına etki ede(bili)r. Eğer ketojenik (yüksek yağ laımlı diyet) yapıyorsanız, (Atkins endüksiyon safhası, 1. Protein gücü safhası, etc.), ketonları dışarı atmak ve kaybettiğiniz yağdan harcamak önemlidir. Ketojenik diyette olmasanız bile, kabızlığı önlemek ve böbrek ve karaciğer çalışmasını en üst miktara çıkarmak gereklidir (karaciğerin vücudumuzdaki asıl yağ yakıcı fabrika olduğunu ve doğru çalışmazsa yağ mekanizmasınında çalışmayacağını aklınızdan çıkarmayın.) Günde sekiz bardak minimum miktardır ve bir çok kilolu kişi için yeterli bir miktar değildir.

8. Kahvaltı, öğle ya da akşam için somon balığı....
Bütün ipuçları herkese uygun değil ancak bunu uygulayabilirseniz çok kazançlı olacaksınız. Ne yazık ki, çiftlik somonu - genellikle restoranlarda bulunan – diğer çiftlik hayvanlarının saahip lduğu bütün problemlere sahiptir. Balıklar ağıllarda yetiştirilip tahılla beslenir ve antibiyotik verilir. Tahılla beslenme ve hareket eksikliği nedeniyle deniz somonundaki kadar kaliteli omega 3 yağı bulundurmazlar. Ancak deniz balıklarında her zaman düşük de olsa bir civa riski bulunur. O zaman ne yapmalı? Her halukarda somon yemenin çok büyük faydaları var ve bu yüzden de tavsiye ediyorum. Eğer vahşi Alaska somonu bulursanız çok iyi. Yine de, konserve somonun şaşırtıcı derecede farklı sağlıklı ve lezzetli çeşitleri olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Kuzey pasifik kırmızı somon balığı en iyisidir.

9. “Ekmek” yerine lahana yapraklarını kullanın.
Yeşil salata yapraklarını kullanabilirsiniz ancak kırmızı lahana daha serttir. Büyük sert bir lahana yaprağı ya da yeşil salatanın dış yapraklarını kullanarak -- hazır hindi, gerçek hindi, tavuk hatta hamburger -- istediğiniz herhangi bir çeşit et ile bir sandviç (yada tahılsız bir dürüm) hazırlayabilirsiniz. Tavuğu birkaç avokado dilimi ile ya da dana etini domatesle deneyin. Bu ipucunu “ Kendi yemeğini getir.” ile bağlayabilirsiniz.

10. Bir kahve öğütücüsü edinin ve onu keten tohumları için kullanın.
Bu her zaman ortalıkta dolaşan sağlık önerilerinden biridir ancak şu nedenden düşük karbonhidratlı diyet yapanlar için yararlı olabilir: Keten tohumu (keten tohumu yağının aksine) sadece kolon kanseri gibi hastalıklara karşı koruyucu önemli bir lif kaynağı değil aynı zamanda kilo kaybındada önemli rol oynar.Lif kan şekeri salınımını azaltır ve tokluk hissi sağlar. En azından bir düzine araştırma lifin kilo kaybına etkisini göstermiştir. Ayrıca, keten tohumu iltihap giderici etkisinin yanında kalbi koruyucu etkisi belirlenmiş Omega - 3 ALA (alpha linolenic acid) yağı için önemli bir kaynaktır.İltihap kimyasalları (cytokines) diğer kaynakların dışında yağ hücrelerinde üretilir, bu nedenle şişmansanız daha fazla iltihap problemi yaşama riski taşırsınız. Sonuçta, taze öğütülmüş keten tohumu programınıza fevkalade bir ektir.

11. Sardalya: Konservedeki sağlıklı yiyecek
Sardalyalar hızlı, basit ve ucuz birinci sınıf protein ve omega - 3 yağı kaynağı olarak görmezden gelemezsiniz. Sardalyanın yararlarını ünlü New York’lu beslenme uzmanı Oz Garcia ile verdiğimiz seminerler ve Florida’ya yaptığımız yolculuk sırasında hızlı ve basit bir iyileşme sonucu öğrendim. Çok yorucu bir programımız vardı ve etkinlikler arasında bir şeyler atıştırmak için neredeyse hiç vaktimiz yoktu.Oz ne zaman kan şekerinin düştüğünü yada enerjisinin azaldığını düşünmeye başlasa, hemen durur ve en yakın bakkala yada küçük dükkana girip bir konserve sardalya kapardı! Böylece, bu yiyeceğin ne kadar enerji verici ve doyurucu olduğunu ilk elden öğrendim! Eğer düşük kaloirli proramınız izin veriyorsa, sardalyaları biraz düşük karbonhidratlı, az şekerli Wasa ekmeği gibi krakerlerle yiyin. Eğer bizimkinden farklı olarak daha rahat şartlar altındaysanız, yeşil salata üzerine sardalya mükemmel bir düşük karbonhidratlı öğün olur. En iyileri (eğer bulabilirseniz) sardalya yağı ile paketlenmiş olanlardır. Soya yağı yada pamuk yağı ile konservelenmiş olanları almayın, omega –6 oranları çok yüksektir.


12. Günlük programınıza yoğurt ya da kefir ekleyin.
Mayalı süt ürünleri içinde sağlıklı ve vücudunuz için yararlı bir çok bakteri barındırır ve sindirim sorunları olan bir çok insan tarafından bile iyi tolere edilir. Gerçek yaşayan mayalı tam yoğurt yemelisiniz (altta tonlarca meyve bulunan abur cubur değil.). Daha da iyisi, kefir kullanın. İşte karbonhidrat içeriği: Paketlerin söylediği kadar çok değil. Aslında ½ kap yoğurt, kefir ya da ayran sadece 2 gr. effektif karbonhidrat demektir! Bu nasıl olabilir? Bunun nedeni karbonhidratların hükümet tarafından ölçülmesi. Yiyeceğin içindeki tüm su, protein, yağ ve külü hesapladıktan sonra geriye kalanı karbonhidrat sayıyorlar. Bu durum süt de dahil bütün yiyecekler için geçerlidir ancak mayalı süt ürünleri için değil. GO-Diet ünlüsü Dr. Jack Goldberg’in de işaret ettiği gibi, süt mayalandığında daha sonra tüm süt şekerini (laktoz) yiyecek ve onu laktik aside, yani sütü kesecek ve ürüne özgü tadını verecek olan maddeye, çevirecek olan laktik asit bakterisi ile aşılanır. Yani hükümetin hesapladığı ve içinde bulunduğunu düşündüğü süt şekeri gitmiştir yani mayalanma sürecinde laktik asit bakterisi tarafından dönüştürülmüştür. ½ kap yoğurtta kalan karbonhidratın gerçek miktarı 2 gramdır ve bu Goldenberg’in kendi laboratuvarında ölçülmüştür. Benim tavsiyem tam yağlı bir kefir ya da yoğurt almanız ve her gün tadını çıkarmanızdır.

13. Tahılları yeşillerle değiştirin.
Tahılların dünyadaki herkes için en sağlıklı yiyecek olmayabileceğini söylemek için bir çok neden var. Dr. Joseph Mercola’ya göre, tahıllar çok az C vitamini ve hiç A vitamini içermez ve 2 önemli B vitamini eksikliği tamamiyle aşırı tohum tüketimi ile ilişkilendirilir. Lifler kahvaltılık gevrekler ve ekmek gibi işlenmiş tahıllarda çok cüzi miktarlarda bulunur ve bunun istisnası çok azdır. Her halükarda, sebze ve diğer kaynaklardan da elde edilebilir. Bir çok kişi tahıllarla sorun yaşamazken, eğer kilo probleminiz varsa durum farklıdır. Karbonhidratlarınızı en azından çoğu zaman sebzelerden karşılayın. “Diabet: Korunma ve tedavi” adlı kitabın yazarı Dr. C. Leigh Broadhurst, bir keresinde bana, eğer aşırı kilolu ve diyabetli hastalarının tek bir değişiklik yapmasını istese en çok etki edecek olanın buğday tüketimini kesmeleri olacağını söylemişti. Bunu dikkate alın.

14. Yeşil içecekler için.
Yeşil içecekler arpa, buğday çimi, magma ya da her hangi bir yeşil yiyecek karışımından yapılmış içeceklerin genel ismidir. Bağışıklık sistemi için iyi uyarıcılardır. Yeşil içecekler inanılmaz besleyicidirler ve genellikle şaşırtıcı oranda bitki besin vevitamin içerirler. Çok iyi alkalize edicidirler (ve bu nedenle yüksek et diyetlerini iyi dengelerler.), genellikle organik kaynaklardan üretilirler, kalorileri düşüktür ve genellikle 3-4 gram (düşük-glisemik) karbonhidrattan fazlasını içermezler. Bu miktar en sert endüksiyon safhası diyetlerinden yapmıyorsanız önemsizdir (onlarla bile iyi uygulanabilir. Onları bir çok sağlık yiyeceği ve tam yiyecek dükkanında bulabilirsiniz ve mutlaka programınıza eklemeyi düşünmelisiniz.


15. Badem yiyin – ancak onları bölüştürün. 
Kuruyemişler düşük karbonhidratlı yaşam tarzına çok uygundurlar ancak aynı zamanda kilo kaybını da yavaşlatabilirler çünkü fazla yenmesi kolaydır ve kalorice yüksektirler. Eğer keuryemişleri programınızın kilo kaybı safhasında yiyecekseniz, onları uygun porsiyonara bölün. 15 badem bir porsiyondur. Eğer büyük torbalarla satın alıyorsanız, atıştırmak için tüm torbayı beraberinizde almayın, porsiyonlara ayırın, küçük torbalara koyun ve torbanın gerisini bırakın.

16. Eğer tatlı istiyorsanız, çilek ve peynir yada krema isteyin.
GO-Diet’ten Dr. Jack Goldberg bunu tavsiye ediyor ve ekliyor: “Eğer isterseniz, masada kalorisiz tatlandırıcı ile tatlandırabilirsiniz.” Eğer bunu evde krema ile yapıyosanız ve tatlandırıcı ya ihtiyacınız varsa, xylitol deneyin.

17. Protein çubuklarına dikkat edin.
Bunlarla çok dikkatli olmalısınız. Bu yeni yeme alışkanlığına adapte olduğunuz ilk iki haftada kullanımlarını kesinlikle tavsiye etmiyorum. Pazar bu yeni şekerlemelerle – yani abur cuburlarla – doldu ve tahmin edebileceğiniz gibi, çubuklar “en kötüden fena değile” kalitede farklılık gösteriyorlar. En iyileri sadece Designs for Health bulunan Paleobar , Sears laboratuvarlarının Omega – 3 Zone (Her markette bulunan Zone çubuklarıyla karıştırmayın.) ve her yerde bulunan Atkins çubukları.
Bütün protein çubukları aynı şekilde üretilmemiştir ve enerji çubuğu anlamında tamamiyle bir pazarlama tekniğidir. Beslenme anlamında enerji olarak basitçe “kalori” demektir ancak üreticiler bir çucuk yemenizin sizi maraton koşturacağı hissine kapılmanızı isterler. Ancak öyle değil. Aslında, “enerji” çubuklarının çoğu karbonhidratla doldurulmuştur. Neredeyse hepsi hidrojene yağlar (geçiş yağları) içerir. Protein çubukları aslında daha çok protein ve dahaz karbonhidrat içerirler ancak yine de paketleri okumalısınız. Bazıları 330 kalori kadar yüksektir ve pek de atıştırmalık değildirler. Ek olarak, sorbitol ve mannitol gibi tatlandırıcılar içerebilirler, ki bunlar şeker alkolüdür ve eğer karbonhidrat hesabı yapıyorsanız hesaba katılmalıdır. Özellikle mannitol şişkinlik yapabilir. Ve üstelik, sevgili Dr. Atkins (gliserol olarak da bilinen) gliserini hesaba katmaz ve çubuklarında sadece 2 ya da 3 gram karbonhidrat olduğunu söyler. Bu çelişkilidir: Gliserol – kokusuz, renksiz, şeker tatlı bir sıvı—tatlandırıcı olarak sayılır ve karbonhidrat olarak değerlendirilir, ancak Atkins kan şekerini şekerin etkilediği gibi etkilemediğini söyler ve çubuklarındaki net (effektif) karbonhidratların içinde sayılmaması gerektiğini belirtir. Belki, belki de değil. Bir çok düşük karbonhidratlı diyet yapan kişi kilo kaybı hızını yavaşlattığını söyler, diğerleri değil. Her durumda, gerçek yiyecekler kullanın ve bu çubuklardan en azından bu yeni yeme şekline alışıncaya kadar uzak durun.

18. Dışarıda yerken ekmeği geri gönderin.
Garsonun masaya koymasına bile izin vermeyin. Eğer konursa iki şey olabilir: ya yersiniz, ya yemezsiniz. Eğer geri göderirseniz birinci şıkkı eleyebilirsiniz.


19. Benimle beraber tekrar edin: Meyve suyu sağlıklı değildir, hiçbir zaman da olmadı.
Dev yiyecek şirketlerinin en büyük pazarlama zaferlerinden biri Amerika’yı meyve suyunun sağlıklı olduğuna ikna etmek oldu. Bazı aptal şeker yüklü hafif içeceklerin aslında yüzde 10 gerçek meyve suyu içerdiğini gururla söyleyen reklamlar var. Meyve suyu meyve değildir (ve aslında kalori tutkunları için meyveye de en azından başlarda dikkat edilmelidir.) Meyve suyu tamamiyle ve abitçe abur cuburdur. Şekerle yüklenmiştir, içinde gerçek meyvenin lifleri yoktur, yüksek glisemik yükü vardır ve diyet programınıza başka yerde kolaylıkla bulacağınız birkaç değersiz vitamin dışında verebileceği hiçbir şey yoktur

20. Şu “yasal” tatlılardan kaçının. 
Bir şeyin düşük karbonhidratlı olması, onun kalorisiz olduğu ve kesinlikle çok miktarda yiyebileceğiniz anlamına gelmez. Düşük yağ diyeti yapanların düştüğü hataya düşmeyin, çok miktarda abur cbur yiyp bunun düşük yağlı olduğunu düşünmüşlerdi. Bir çok düşük karbonhidratlı ve lezzetli tatlı var ve arada sırada yemek güzel olabilir ancak aşırı yemeyi tetikliyorlarsa tatlılardan uzak durun. Eğer düzenli bir şekilde gerçek yiyeceğin yerini almaya başlıyorlarsa bu da hiç iyi değil ( düşük karbonhidratlı çubuklarla aynı problem).

21. Proteince zengin atıştırmalıkları beraberinizde taşıyın.
Makineleri, havaalanı dükkanlarını ve 7/11 ları unutun. Atıştırmalıkları protein (ve yağ) anlamında gerçek yiyecek gibi düşünmeye başlayın, aynı avlanan ve toplayan atalarınızın vahşi oyunu sessizce oynarken ara verip gürültü ile yedikleri gibi. Kuruyemişleri, peyniri (tel peynir (string cheese) iyi bir seçim olabilir.), katı yumurtayı, düzensiz ve plastik torbada bırakılmış tavuğu. Bu karışıma eğer programınız el veriyorsa bir parça meyve de ekleyebilirsiniz. Ancak yapmamanız gereken zayıf olmak ya da kalmak istiyorsanız bir torba cips, kraker ya da çikolata parçalı bisküvi almamak!

22. Şeker atıştırmak? Kavrulmuş bademleri deneyin.
İşte tatlı isteğine karşı temiz bir çözüm: Biraz çiğ bademi tereyağında kavurun, yada pişirip üzerrine erimiş tereyağı ilave edin. İsterseniz biraz deniz tuzu ekleyin. Ancak poriyon kuralını unutmayın.

23. Şu mükemmel iştah bastırıcısını deneyin
1 yemek kaşığı tahini ve organik soyayı karıştırın. Karışımı sap kereviz ve yeşil salata hatta Wasa ekmeği gibi düşük karbonhidratlı atıştırmalıkların üzerine sos olarak kullanın. İştahınızı tatmin edecek ve mineral eksikliklerini azaltacaktır.

24. İştah bastırıcı Amino asit
Xylitol ile tatlandırılmış ve bir ya da iki kaşık yoğun kremada çözülmüş (ya da yarı yarıya) bir yemek kaşığı toz glutamin (bir amino asit) en ağır şeker isteğini bile bastıracaktır.


25. İşte hemen bir sebze hayranı olmanın yolu
En kararlı sebze sevmeyen kişi bile bir tabak kızarmış sebze ile baştan çıkarılabilir. Bir tutam sebze – her türlü biber ve kök sebze: havuç, yabani havuç, pancar ve soğan bu yöntemle uyumludur.- alın, kesin ve bir kızartma tavasına koyup biraz zeytin yağı ekleyin. 30-40 dakika fırında pişirin. Kızartma hiç tatmadığınız bir lezzet ve tatlılık verecek.

26. Makarnayla hasar tespiti yapın.
Hiçbir zaman makarna yemeyi tamamiyle bırakmanıza gerek yok, özellikle de bir kere istediğiniz kilonuza ulaştığınızda. Ancak al dente pişirerek glisemik yükünü önemli ölçüde azaltın. Ne kadar az pişirirseniz, uzun nişasta molekülü zincirleri birbirine o kadar yakın kalır, enzimler tarafından kırılması o kadar zorlaşır, böylece makarnanın kan şekeriniz üzerindeki etkisi azalır. Daha da iyisi, yeni düşük karbonhidratlı yüksek lifl makarnalardan alın ve onu al dente pişirin.

27. Renkli alışveriş
Ortalıkta dolaşan beslenme bilgilerini takip etmek için her zmaan kadın dergilerini okurum. (erkek dergilerini de okurum ancak sadece makaleler için.) Şimdiye kadar okuduğum en iyi önerilerinden biri şuydu: Renkli alışveriş. Eğer bütün antioksidan, proanthocyanidin ve bitki kimyasalları adlarını ezberlemek istemiyorsanız, paranızla en iyi beslenme seçimini yaptığınızdan emin olmanın yolu kasada menünüzde olanlara bir göz atmak. Avrupa açık hava pazarlarının çekilmiş güzel kartpostal resimlerine benziyor mu? İçinden yeşiller, kırmızılar, turuncular hatta maviler fışkırmalı. Bütün bu renkler sebze ve meyvelerde var çünkü bunlar vücudunuzda belirli bir amaca hizmet edecek doğal antioksidanlar. Eğer aldıklarınızın rengi mukavvaya benziyorsa bir yerde yanlış yapıyorsunuz.

28. Dış koridorlarda alışveriş edin.
Yediğiniz şeker, ilenmiş yiyecek ve gereksiz karbonhidratlardan aldığınız kalorileri sihirli bir şekilde azaltmak ister misiniz? İşte basit bir hile: Süermarketlerin iç kısımdaki koridorlarından uzak durun. Bütün iyi şeyler dışarıdakilerde. Zamanınızı süpermarketin dış kenarında harcayın. (İyi bir çiftin tesadüfle bulması bir sır olarak gözükebilir ancak sonunda kimse bir yabancıya “Bu gevrek kutusunun taze olduğunu nasıl söyleyebilirsin?” diye sormaz.)

29. Yemek kitabı alın.
Eğer bana “Ne yiyebilirim?” diye soran ya da sürekli aynı şeyleri yemekten sıkılan ve şikayet eden her hastam için sadece beş sent alsaydım, şimdi en zengin beslenme uzmanlarından biri olmuştum. Bu kitap için araştırma yaparken sorunun cevabı bana çok açık gelmeye başladı. Acemi çaylaktan (ben) usta aşçıya kadar her tür kabiliyet ve ilgi için yazılmış düzinelerce, ben düzinelerce diyorum, şaşırtıcı yemek kitabı ve tarif var. Düşük karbonhidratlı yeme için ise sadece tavuk ve sebze için olduğundan daha çok bulunuyor.


30. "Tamamen doğal" tamamen iyi demek değildir. 
Pazarlamacıların diğer bir başarısı da bizi etiketinde doğal yazan her şeyin bir şey olduğuna ikna etmeleridir. “Tamamen doğal” terimi kontrolsüz, son derece anlamsız bir terimdir. Her hangi biri her hangi bir şey için bu terimi kullanabilir. Bu durum dondurulmuş akşam yemekleri, “enerji” çubukları hatta süermarketinizin et kısmında özensiz kesilmiş tavuklar için geçerli. Normalde yemeyecekleri “ doğal” bir diyetle beslendiklerini, “doğal” antibiyotiklerle beslendiklerini, “doğal” olarak ve kendiliklerinden küçük tavuk parçalarını bölündüklerini ve “tamamen doğal” köpük kutulara konduklarını mı kastediyorsunuz? Doğal terimini unutun. Zehirli mantarlar tamamen doğal, ham petrol de öyle, ancak bunları yemiyoruz. Gerçek yiyecek arayın, mümkünse barkodu olmasın. Geniş bozkırlarda atalarınızla beraber olsaydınız ne toplayacağınızı, avlayacağınızı, yetiştireceğinizi, koparacağınızı, hangi balığı tutacağınızı düşünün. Bu doğal yiyecektir, onu yiyin.

31. Etiketleri okuyun ve gerçek bir şeker detektörü olun.
Üreticilerden kullandıkları malzemelerin miktara oranlı bir şekilde listesini yapmaları istenir, ilk malzeme en büyük oranlı maddeyi gösterir, en sondaki en düşük oranlıyı. Bir çok üretici bu doğru olsa bile en çok kullanılan malzemenin şeker olduğunu söylemeyi sevmez. Bu nedenle etiketlemeyi arklı şeker şekillerinde oranlayarak yaparlar: sükroz, glükoz, mızır şurubu, mızır tatlandırıcısı, dekstroz, früktoz, laktoz, maltodekstrin, ters çevirilmiş şeker, konsantre meyve suyu, sorbitol, xylitol, mannitol, arpa maltı, malt extresi ve en kötüsü yüksek fruktozlu mısır şurubu. Bütün bunların küçük miktarlarda karışımının konulması ile, elinizde tuttuğunuz ürünün temel maddesinin şeker olduğunu belirtme zorunluluğundan yasal olarak kurtulurlar. Eğer yediğinizin içinde kaç çay kaşığı ekstra şeker olduğunu bilmek istiyorsanız, etiketteki şeker miktarını dörde bölün. Bazı gevreklerin her porsiyonunda ne kadar şeker olduğunu öğrendiğinizde çok şaşıracaksınız, ve bu porsiyonların ne kadar küçük olduklarını gördüğünüzde de.